Önce, Barış Manço’ya rahmetle şu mısraları okuyalım:
Yaz dostum! Yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum! Garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum! Öksüz görsen sar kanadın, kolunu
Yaz dostum! Kimse göçmez bu dünyadan mal ile
Yaz tahtaya bir daha/Tut defteri kitabı
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa/Bir gün öder hesabı
Evet! Hesabı öde(me)yen Sarı Çizmeli’nin hikâyesi şöyle: Sarı çizmenin moda olduğu bir zamanda, İzmir eşrafından birisi, uşağını çağırıp tembih etmiş:
– Bak a efendi! Aydın’dan Mehmet Ağa isminde birisi gelecek. Harman zamanında sarı çizme alması için on dört akçe vermiştim. Borcunun vadesi geldi, bugün defterden borcunu sildim. Şimdi faytona bin, doğru istasyona! Uzun boylu, orta yaşlı, efe bıyıklı biridir, hemen tanırsın.
Uşak istasyona varmış. Tren boşalmaya başlamış. Bir müddet, tarife uygun adam aramışsa da nafile. Bari çizmesinden tanıyayım diye bu sefer ayakları tarassuda başlamış. Ne var ki sarı çizmelerden giyen giyene. Nihayet çaresizlik içinde en benzettiği kişiye seslenmiş:
– Mehmet Ağa! Bizim bey seni konakta bekliyor. Tesadüf bu ya, sarı çizmeli adamın adı Mehmet olup Aydın’da kendisini ağa diye çağırırlarmış. Beraberce konağa varmışlar. Bey bakmış ki gelen sarı çizmeli ile onun borçlusu Mehmet Ağa arasında bir benzerlik yok. Elindeki defterin alacak hanesine bir yandan Mehmet Ağa’nın adını yeniden yazarken, diğer yandan uşağı paylamaya başlamış. Nihayet uşak:
– Bey, demiş, burası koca bir şehir, sarı çizmeli de çoktu; Mehmet Ağa da. Seninkini yaz deftere bir daha!
Bu hikâye halk arasında yayıldıktan sonra, kim olduğu, ne olduğu belli olmayan birisinden bahsedilirken “Sarı çizmeli Mehmet Ağa” deyimi kullanılmaya başlanmıştır.